EK SAYFA – 519-2
باب: ما يكره
من حمل السلاح
في العيد
والحرم.
9. Bayram Günlerinde Ve Harem Bölgesinde Silah Taşımak Mekruhtur
-وقال
الحسن: نهوا
أن يحملوا
السلاح يوم
عيد، إلا أن
يخافوا عدوا.
Hasan-ı Basrî şöyle demiştir: "Düşman saldırısından endişe
etmelerin durumu dışında bayram günlerinde silah taşımaları yasaklandı."
حدثنا
زكريا بن
يحيى، أبو
السكين، قال:
حدثنا المحاربي
قال: حدثنا
محمد بن سوقة،
عن سعيد بن
جبير قال: كنت
مع ابن عمر،
حين أصابه سنان
الرمح في أخمص
قدمه، فلزقت
قدمه بالركاب،
فنزلت
فنزعتها،
وذلك بمنى،
فبلغ ذلك
الحجاج، فجعل
يعوده، فقال
الحجاج: لو
نعلم من أصابك؟
فقال ابن عمر:
أنت أصبتني،
قال: وكيف؟
قال: حملت
السلاح في يوم
لم يكن يحمل
فيه، وأدخلت
السلاح الحرم، ولم
يكن السلاح
يدخل الحرم.
[-966-] Saîd İbn Cübeyr (r.a.) şöyle demiştir: "Abdullah İbn Ömer'in
ayağının yan tarafına mızrak saplandığı zaman ben de Mina'da onun yanındaydım.
Ayağı üzengiye yapışıp kalmıştı. Ben inip mızrağın ucunu çıkardım. Daha sonra
Haccâc onun ayağına mızrak saplandığını öğrenip ziyaretine geldi ve: "Bu
mızrağı ayağına saplayanı bir bilsek..." deyince İbn Ömer ona şu cevabı
verdi: "Mızrağı ayağıma saplayan sensin!" Haccâc şaşırdı ve:
"Nasıl yani!?" dedi. Abdullah ibn Ömer ona: "Sen silah
taşınmaması gereken ve daha önce hiç taşınmayan bir günde silah taşınmasına
müsaade ediyorsun ve Harem bölgesine silah sokulmasına ses çıkarmıyorsun.
Halbuki daha önce Harem'e silah hiç sokulmazdı."
حدثنا
أحمد بن يعقوب
قال: حدثني
إسحق بن سعد بن
عمرو بن سعيد
بن العاص، عن
أبيه قال: دخل
الحجاج على
ابن عمر وأنا
عنده، فقال:
كيف هو؟ فقال:
صالح، فقال:
من أصابك؟
قال: أصابني من
أمر بحمل
السلاح، في
يوم لا يحل
فيه حمله، يعني
الحجاج.
[-967-] İshâk ibn Saîd ibn Amr ibn Saîd Ibnü'l-As babasının şöyle dediğini
nakletmiştir: "Haccâc, Abdullah Ibn Ömer'i ziyarete gelmişti. Ben de orada
bulunuyordum, içeriye girince:
"Yaran nasıl?" dîye sordu, o da: "İyi" diye cevap
verdi. Haccâc: "Seni kim yaraladı peki?" deyince İbn Ömer Haccâc'ı
kasdederek: "Silah taşınması helal olmayan bir günde silahların taşınması
emrini kim verdiyse o yaraladı" diye cevap verdi.
AÇIKLAMA: Bu konu başlığı daha önce geçen "Bayram
Gününde Mızrak ve Kalkanla Oynamak I Halay Çekmek" şeklindeki konu başlığı
ile ilk bakışta çelişiyor görünebilir. Çünkü oyun ile ilgili bu başlık silah
taşımanın mubah veya mendup olduğunu gösterirken bu başlık mekruh veya haram
olduğunu göstermektedir. Çünkü Abdullah İbn Ömer'in sözünde: "Silah
taşınması helal olmayan bir günde..." ifadesi geçmektedir. Bu farklı
rivayetleri şu şekilde uzlaştırmak (cem' etmek) mümkündür: "Birinci durum
silah konusunda eğitimli olan ve başkalarına zarar vermesi söz konusu olmayan
kişilerle ilgili olduğu halde, ikinci durum silahı gösteriş yapmak, büyüklük
taslamak maksadıyla taşıyan veya silah taşırken dikkatli hareket etmeyen ve
insanlara zarar verebilecek kişilerle ilgilidir. Özellikle kalabalık yerlerde
ve dar sokaklarda bu söz konusu olabilir."
Haccâc İbni Yûsuf es-Sakafî o dönemde Hicaz emîridir. Onun emîr
oluşu Abdullah İbnü'z-Zübeyr'in şehid edilmesinden sonradır.
"Mızrağı ayağıma saplayan sensin!" Bu söz herhangi bir
emre dayanılarak gerçekleştirilen fiilden doğan sonucun bu emri veren kimseye
nispet edilebileceğini gösterir. Emri veren kimsenin maksadı bu sonucun ortaya
çıkmasını sağlamak olmasa bile hüküm böyledir. Zübeyr'in el-Ensâb’da
anlattığına göre: "Abdülmelik, Haccâc'a İbn Ömer'e muhalif uygulamalardan
uzak durmasına dair talimat gönderince Haccâc bu durumdan pek hoşlanmadı. Bunun
üzerine Abdullah İbn Ömer'i öldürmesi için bir adam görevlendirdi. Adam
zehirli bir mızrağı Ibn Ömer'in ayağına sapladı. İşte İbn Ömer birkaç gün bu
yüzden hasta yattı ve sonunda öldü. Öldüğünde tarih hicrî 74 yılını
gösteriyordu."
Silah taşınması helal olmayan bir günde silahların taşınması
emrini kim verdiyse o yaraladı" sözü Haccâc'a îmâ yollu bir kınamadır.
Zaten Saîd İbn Cübeyr'in sözü burada kasdedilen kişinin Haccâc olduğunu açıkça
göstermektedir. Bununla birlikte benzeri bir olayın veya sorunun birden fazla
olması da İhtimal dahilindedir. Belki de İbn Ömer ilk önce îmâ ile Haccâc'a
göndermede bulunmuş, Haccâc ikinci defa mızrağı kimin sapladığını sorunca da
açıkça mızrağı saplayan sensin demiştir.